Mustafa Kemal, ne içtimaî veya felsefî bir çığır açmışbir insandı, ne de - mesela Gökalp gibi büyük fikir adamı idi. İnandığı gerçekleştirmeye çalıştığı fikirleri bir kitapta toplamış bir kimse de değildi. O halde, son yıllarda her fırsatta öne sürülen Atatürkçülük, acaba Gazi Mustafa Kemal'e ait hangi temel fikirlerin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkmış veya çıkarılmış bir fikir sistemi olmaktadır.
Bu sorunun cevabını aramadan önce, Atatürkçü olduklarını her zaman tekrarlayan siyasi ve siyaset dışı teşekküllere, farklı fikir ve inançlara sahip kimselerden bir kısmını şöyle bir ele almak yerinde olur:
Türkiye'de birçok siyasi parti var. Bu partilere mensup kişilerin pek çoğu, her fırsatta, hem partilerinin, hem de kendilerinin Atatürkçü olduklarını ileri sürerler. Mesela en büyük siyasi sayılan D.Y.P. Atatürkçüdür. En büyük muhalefet partisi ünvanını kimseye kaptırmayan C.H.P. Atatürkçüdür. Üçüncü parti pozunda ANAP Atatürkçüdür. Son günlerde seçim havasıyla kendilerine rey için milliyetçilik süsü veren D.S.P. Atatürkçüdür. Emekçilerin partisi olduğunu iddia eden T.İ.P. (S.İ.P., Z.İ.P., ..) gibi bölücü partiler Atatürkçüdür.
Halbuki bu partilerin, belli başlı birçok ana meselelerde birbirlerini tamamen karşı fikir ve düşüncelere sahip bulundukları malûmdur. Bu karşı oluşun, bazı hallerde, âdeta düşmanlık derecesine ulaştığı da bilinmeyen birşey değildir. Hattâ, partilerin birbirleri hakkındaki görüşleri bile, bazen aşırı iddialara veya çok sert hükümlere kadar uzayıp gitmektedir. Kendisini demokrasiye saygılı, kanuncu, hürriyetçi ve halkıçı olarak ilan eden D.Y.P. ve ANAP, ötekilerine göre kapitalisit, kanun çiğneyici, halkı sömüren bir çıkarcılar ve zengin partisidir. C.H.P. ve D.S.P., kendi ifadesine göre, kesin sınırı asla çizilmemiş bir yer olan ortanın solunda, karşı iddialara göre ise Moskov yolundadır. D.Y.P. ve ANAP. nin de, C.H.P. ve D.S.P. nin tam siper karşısında olan R.P. (F.P.), fikirle uzak yakın hiçbir ilgisi gösterilmeyecek Türklükten yoksun bir partidir. Emekçilerin (bölücülerin) partileri ise, kendisinin inanmak gerekirse sosyalist, berikilerin görüşüne göre marksist-komünist bir teşekküldür.
Sözün kısası, bu partilerin hepsi fikir, inanç, sistem, görüş gibi birçok yönlerden birbirlerine taban tabana karşı durumdadırlar. Buna göre, şu soru, kendiliğinden ortaya çıkmaktadır: Birbirlerine, hepsi ötekilerinin mezarını kazacak kadar karşı olan bu siyasi teşekküller, nasıl oluyor da, Atatürkçülük denen ve elbette birtakım temel fikirlerden meydana gelmesi gereken fikri sistemde birleşebilmektedirler?
Evet... Bugünkü Atatürkçülük gürültüsü sadece bir edebiyattır, hem de Mustafa Kemal ile hiç bir ilgisi bulunmayan bir edebiyat...
Atatürk'ü gerçekten seven; sevmese de, sahip bulunduğu meziyetler dolaysıyla kendisini takdir eden; yahut, Türk'ün son kalesinin kurtarıcısı o büyük ordunun başkumandanı bulunduğu için, evet sadece bunun için, evet sadece bunun için ona karşı içinde bir saygı taşıyan bir Türk, bu mânâsıyla, asla Atatürkçü olamaz. Çünkü Atatürkçülük sadece, Gazi Mustafa Kemal ile ilgisiz bir fikir değil, aynı zamanda onu, bir takım sinsi va maksatlı düşünce ve fikirler için bir paravan olarak kullanmaktadır da...
Evet, Atatürkçülük, Gazi Mustafa Kemal'in heybetli varlığını siper yaparak, o siperin arkasından kendi âdi çıkarlarını, siyasi ihtiraslarını veya Türklük aleyhindeki melun fikirlerini kolayca, rahatça ve hatta şirretçe söylemenin, yazmanın adından başka birşey değildir. Öyle olmasaydı, hürriyetçisinden diktacısına, sosyalistinden kapitalistine, solcusundan komünistine, renksizinden Türklük düşmanına kadar o kadar kişi yıllardan beri Atatürkçülük taslayıp durabilir miydi?
İşte Atatürkçülük edebiyatında tek gerçek budur...