ultraturkiye
  Musul Sorunu
 

Musul Sorunu

1. Dünya Savaşı'ndan önce Musul bölgesi, petrolleri dolayısıyla, ingiltere, Fransa, Almanya ve hatta Birleşik Ame-rika arasında rekabet konusu olmuş, lakin 1916 Sykes-Picot anlaşması ile bu bölge Fransa'ya bırakılmıştı. 1920 Nisanındaki San Remo Konferansı'nda Fransa, kendisini Orta Doğu'da desteklemesine karşılık, burasını ingiltere'ye bırakmıştı.
Lozan Konferansı'nda Türk-irak sınırının çizilmesi meselesi görüşme konusu olduğu zaman, Türkiye, Musul ve Süleymaniye bölgeleri halkının büyük çoğunluğunun Türk olması nedeniyle, buraların Türk sınırları içine katılması gerektiğini ileri sürmüş ve irak adına, mandater devlet olarak, ingiltere de buna itiraz etmişti. Bunun üzerine Lozan Antlaşması'nın 3. maddesiyle, bu meselenin çözümü, dokuz ay içinde bir sonuca ulaştırılmak üzere, Türk-ingiliz ikili görüşmelerine bırakılmıştı. Bu görüşmeler 19 Mayıs 1924'de istanbul Konferansı ile başladı ve 5 Hazirana kadar devam etti.
Taraflar, Lozan'daki tutumlarında bir değişiklik yapmadıkları için, bir uzlaşmaya varmak mümkün olmadı. Türkiye, yine Musul ve Süleymaniye'nin Türk sınırları içinde kalmasında ısrar etti. ingiltere ise bu fikre yanaşmadığı gibi, üstelik Hakkari ilinin dinsel çoğunluğunun Süryani olduğunu, Süryanilerin ise irak'a göç etmeleri dolayısıyla, Hakkari'nin de irak'a katılması gerektiğini ileri sürdü.
istanbul Konferansı'nın sonuçsuz kalması ve özellikle Türkiye'nin tutumunu yumuşatmaması üzerine, ingiltere Türk-irak sınırları bölgesinde sınır olaylarını kışkırtıp, burada karışıklıklar çıkarmaya başladı. Bu durum Türk-ingiliz münasebetlerinin gerginleşmesine sebep oldu.
Yine Lozan Antlaşması'na göre, ikili görüşmeler başarılı sonuç vermezse, mesele Milletler Cemiyetine havale edilecekti. Milletler Cemiyeti 1924 Eylülünde meseleyi ele aldı. Türkiye Musul ve Süleymaniye bölgelerinde plebisit/halk oylaması yapılmasını teklif ettiyse de, ingiltere buna yanaşmadı. Öte yandan, Milletler Cemiyeti Musul meselesi hakkında inceleme yapıp, rapor vermek üzere bir komisyon teşkil etti.
Komisyon raporunu Milletler Cemiyetine 1925 Eylülünde sundu. Rapor, Musul'un irak'a katılması gerektiğini ve ayrıca Kürtlerin, haklarının da garanti altına alınmasını tavsiye ediyordu. Bu sırada ingiltere Milletler Cemiyetinde hakim durumda olduğu için, Milletler Cemiyeti Konseyi de bu tavsiyeyi aynen kabul etti. Komisyon raporu Hakkari'yi Türkiye'ye bırakmıştı.
Milletler Cemiyeti Konseyi'nin kararı Türkiye'de büyük bir tepki yarattı ve ingiliz aleyhtarlığının yeniden kuvvetlenmesine sebep oldu. Hatta Türk basını bir Türk-ingiliz savaşından bile söz etti. Lakin Türk Hükümeti daha ileriye gidemedi. Çünkü, yıllarca süren savaştan yeni çıkılmıştı ve tekrar savaşmak kolay değildi. Kaldı ki, içeride çözüm bekleyen bir sürü ekonomik ve sosyal meseleler vardı. Bu sebeple, 5 Haziran 1926'da ingiltere ile bir anlaşma imzalayarak Milletler Cemiyeti kararını kabul etti. Bu antlaşma, bugünkü Türk-irak sınırını çizmiş ve Musul buhranını sona erdirmiştir.
Musul buhranı, Türkiye ile Sovyet Rusya'yı birbirine daha fazla yaklaştırmıştır. Çünkü Sovyetler, Locarno Anlaşmalarının imzasından hiç hoşnut kalmamışlardı. Bunun içindir ki, sınırlarını çevreleyen devletlerle saldırmazlık antlaşmaları imzalama yoluna gitmişlerdir.
Milletler Cemiyeti Konseyi'nin, komisyon raporunu kabul ettiğinin ertesi günü, 17 Aralık 1925'de Paris'te Türk-Sovyet Dostluk ve Saldırmazlık Paktı imza edilmiştir. Milli Mücadele sırasında olduğu gibi, ingiltere ile münasebetlerin gerginleşmesi, Türkiye'yi Sovyet Rusya'ya tekrar yaklaştırıyordu.

Kaynak Sitemize Gitmek İçin Tıklayın

 
 
  Bugün 9 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı! Desing By Ultrasharing.tr.gg  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol